Ruhundaki çürük taraflar, maskeler görünmüyordu işte. Şimdi o buğzettiğin sarsıntılar başına iş açtı diye düşünüyorsun değil mi? Ama bu enkazlar değil de ne, o 'herşeye değer' dediklerin?
Hadi çevir o buğulu bakışları! Umuda tüllensin ufkun; hadi düşün bir kere!
Belki kırılan bir oyuncağın üzüntüsünü çeken minik kalbin ya da unutulmaya yüz tutmuş eski bir aşkın sızısıyla titrer olgun yüreğin.. Her biri ruhunun en ihtişamlı kuleleriydi zamanında oysa. Ne gördün peki? Geriye kalan iskambil kağıtları gibi yıkılmış kalıntılar ve puslu bir gökyüzü.. Şiddetini ölçmek işe yarar mı bu satten sonra? Ya da tahmin edebilir misin derinlerden gelebilecek çalkantıları-kor yangınlarını? Ya etsen, ne fark eder? Sağlam olmayan ne varsa biriktirdiğin, savurup atsan; ne kaybedersin?
Üfle; içindeki ilâhî sûra, hadi! Toz bulutları dağılsın, gitsin artık! Gökkuşağını giy beline; derinlerden çıkart incileri, diz göğsüne. İste! Işıltılı gökdelenler dikilsin; iste, görkemli köprüler kurulsun yepyeni ülkende! Coşkulu bir senfoni seslendirsin içindeki orkestra şefi. Ardı ardına patlat havai fişekleri. Aç kollarını göğe, kucaklarcasına tüm evreni. Ağır gelen ne yük varsa yüreğinde; elveda derken, çağır hadi hayallerini; gerçekleşmeye...
fatma beyza baş
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.
2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.
3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.
4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.