Ben kendimin çocuğuyum. Biraz haylaz. Biraz utangaç. Biraz nazlı. Şımarık biraz. Umarsız. Ve hatta katı yürekli.
Ben kendimin çocuğuyum. Hem öksüz hem yetim.
Biraz yalancı. “Niye tükürdün?” diye sormuştum evvelsi gece. Omuz silkip “ Kimseye tükürmedim?” yanıtını verdi kızarmadan yüzü. Görmüştüm tükürdüğünü çünkü. Yalanı nerden öğrenmiş bulamadım.
Kızdım.
Öfkelendim.
Bağırdım hatta.
Tınmadı. İnadında diretti.
Boynumu bükmek zorunda kaldım. Çarptım kapıyı çıktım. Sokaklarda dolaştım epey bir süre. Döndüm geri. Üzülmüş buldum. Bir köşeye sinmiş. Büzülüp kalmıştı pencere kenarındaki koltukta. Bir süre baktım yumuluydu gözleri. Ben odaya girince mi yummuştu gözlerini yoksa gerçekten uykuya mı dalmıştı? Sezemedim. Yaklaştım. Yaklaştım. Çöktüm ayak ucuna. Sarıldım.
“Bağışla yavrum! Bağışla! Bir an kaybettim kendimi. Unuttum. Bağışla!”
İç çekişiyle sarsıldım. O ne derin iç çekişti öyle! Ağladım. O iç çekişi öylesine ağır geldi ki.. öylesine ağırdı ki. Yemin ettiğini işittim bir daha yalan söylemeyeceğine ilişkindi yemini. Ve bildim bir daha yalan söylemeyeceğini. Bağışladım. Bağışladı kendini.
Ben kendimin çocuğuyum. Istırapla besledim. Ayrılıkla büyüttüm. Sevda iksiri kattım sütüne. Aşk derdiyle yıkadım.
Kimsesizdi arkadaşı, can yoldaşı ıssızlıktı.
İffetti kumaşı kundağının. Beşiği mihnetti. İffettir giysileri. Mihnettir oyun köşesi.
Ben kendimin çocuğuyum. Kendim emzirdim kendimi. Baldıran özünden süt yaptı göğüslerim. Sütüm ateşti benim alevdi. İçtikçe istedi. İstedikçe emzirdim.
Kendimin çocuğuyum ben. Şımarıksa kendim şımarttım. Elini uzattırmadım yaltaklanmaya. Köpek heveslerinden uzak tuttum. Köpekçe manevralar öğretmedim. Köpekçe bakışlar ilişmedi gözlerine.
Karda izi bellidir. Mesafelidir sinsiliğe. İkiyüzlülük tiksinç verir gözlerimle gördüm tiksinç verdiğini. Midesinin bulandığına tanığım hem de günlerce.
Ben kendimin çocuğuyum. Gözyaşı hasadıdır her dem. Gözyaşına avlanır. Zaafıdır gözyaşları. Korkarım her dem aldanacaktır. Ve avcılar bilecektir zaafını yavrumun. Tuzaklarını gözyaşı bağlamında kuracaktır her zaman avcılar. Yemin billah edecektir bir daha aldanmamak üzere öksüzüm. Ama gözyaşı bu, aldanacaktır. Aldatacaktır. Ve söylenecektir kendi kendine. Her şeyi anlayacak, her şeyi çözecek ya gözyaşı! Gözyaşı nasıl ilişebilir, nasıl iliştirilebilir ki riyaya? Tuzağa? Gözyaşı yalana, hileye nasıl yoldaş olabilir? Nasıl kılavuz olunur ki?
Ben kendimin çocuğuyum gözyaşının avladığı. Gözyaşının avı.
Yağmura tavdır garibim bir de. Biraz, birazdan biraz fazla düşkündür yağmura. Yağmur! Ah o ne serkeştir! O ne de çok sever bekletmeyi ve benim ki ne de sabırsızdır. Ne delişmen bir sabırsızlık serpilip gelişmiş içinde öyle! Kime çekmiş bilmem ki!
Ben kendimin çocuğuyum daha şimdiden günlerin yorgunluğuyla iki büklüm. Yenilgilerin ağırlığıyla bitap. Bir de sevdası olmasa yağmura hepten düşecek yataklara. Hepten sinecek karanlık bir köşesine evin. Yine de direniş bineğidir. Direnişin süvarisidir. Tanrı şahidimdir.
Ben kendimin çocuğuyum. Zamansızlığına hükmedilmiş, “zamansızdır” hükmü düşülmüş, üstü çizilmiş Ebu Cehil’ lerin kaydını tuttuğu defterlerde. Hem dilememiştir yer etmeyi, dilemeyecektir de ben kendimin büyüttüğü çocuğum.
Ben kendimin çocuğuyum. Korkularımdan azade kılmak istedim beceremedim. Eski korkular, arkaik ürperişler yer etti içinde. Ve arkaik beklentiler kimi zaman nükseden. Demek onun da teninde oluşacak bedenimdeki yaralar gibi yaralar. Sırtında kamçı izleri benzerim. Avuçlarında yangınlarımdan eserler kalacak demek, diye eseflendim kendi kendime. Öyle mi? Ah öyle mi?
Öyle evet! Evet o benden bir adım önde olacak. Su toplamış avuçlarıyla tutunacak öcüne. Hesap soracak yezitten. Tanığım soracağına.
Put kıracak, dağ devirecek, bu yangın mahşerini gülistana çevirecek.
Tanrı şahidimdir! Diyecek ant içecek fecre. Fecri getiren ana ant içecek. Hilali gözleyen gözlere ant içecek. Surun vaktini bilecek.
Bedenimdeki yaralar Yakub’tan miras bana! Diye ünlenecek bedenindeki yaralardan seslenen lanetlenmişe.
Sırtımdaki kırbaç izleri Bilal’den sungu bana! Diye kükreyecek lanetlenmişin yardakçılarına. Borazan başılarına.
Ben kendimin büyüttüğü çocuğum, bir adım öndedir benden, görmekteyim. Görmekte ve sevinmekteyim. Sevinç gözyaşlarımı ondan gizlemekteyim. Beklemedeyim biraz daha büyüsün. Büyüsün ve bilsin sevinçten de akar gözyaşları. Medine kapısında dört gözle beklenenin görünüşüyle dökülen gözyaşları başkadır. Ve hep var olacaktır bu başka gözyaşları.
cemal çalık
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.
2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.
3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.
4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.