Kalbin Kurguda Yakaladığı Zirve: Kurgan


Yolculuklar hayatımızın en vazgeçilmez süreğidir. Bu aleme gelişimizden önce başlayan ve gidişimizle de devam edecek bir seyahatin yolcularıyız hepimiz.

          “Dünya” dediğimiz “büyük”lüğünü içinde barındıran kavramın bu gün için bilinen kainat haritasında bir nokta kadar küçük olduğunu öğrenince bizimle beraber akan hayatların, başka yolculukların olduğunu da fark ediyor, aslında bu muazzam yapıda pek de mühim bir yer tutmadığımızı anlıyoruz. Bir taraftan da yaratılan hiçbir şeyin gereksiz olmadığını hatırlayıp bilinen varlıklardan en donanımlısı olan insan soyumuzun yolculuğuna odaklanıyoruz.

          Bir bilinmez olan insanın kalbinde taşıdığı, kafasında kurduğu alemlerin büyüklüğü ile karşılaşıp yaratılmışların en şereflisi olduğumuzu anımsıyoruz. İç içe geçen yolculuklarda karşılaştıklarımıza kafa yoruyoruz. Her şeyin emrine sunulduğu insanın bir türlü mutlu olamayışı karşısında kalbimizi tatmin edememenin boynu büküklüğü ile yola devam ediyoruz. Ve yıllar/yollar her şey akıyor, yaşam yeni bir forma dönüşüyor ama yolcu olma hali devamlılığını koruyor. Çünkü “hayat”larımızın üst başlığıdır yolculuk.

          Bazen yerimizden bile kıpırdamadan ruhumuzun çalkantılı yolculuklarında kaybolur, ıssız bir adaya düşer, sesimizi kimseye duyuramayız. Hatta bazen yaşam çerçevemizdeki insan sayısı ne kadar çok olsa da çığlık çığlığa bağıran, yalnızlıktan kavrulan yüreğimizi gören, duyan olmaz. Ve benliğimizi inşa süreciyle, yani kendi yolculuğumuzla baş başa kalırız. Bu noktadan sonra iz sürmeye başlarız, ruhumuzun patikalarında. Koskoca alemi içimizde barındıran yolculukta araçlarımız olur, yaşadıklarımıza verdiğimiz karşılıklar. Yol ayrımları, sancılar, seçişler, kaybedişler, bedeller ile sürer gider yolculuğumuz.

          Yola azıksız çıkılmayacağından en dayanaklı yaşam kaynaklarımızı alırız yanımıza; kitaplarla yeni bir yolculuğa başlarız satırlar arasında. Bir başkasının seyahatini seyre dalar, dinleniriz kitaptan duraklarda, yol için güç toplarcasına kelimeler biriktiririz gönül heybemizde, heyecanla.

          Yola düştüğümden beri dünyasına konuk olduğum yazarlara bugünlerde bir yenisi daha eklendi. Son durağım Hacı Şaban Boztaş’ın “KURGAN” isimli kitabıydı.
          Kahramanlardan birinin dilinden dökülen, “Sizce içerideki yangını söndürebilecek bir su var mı dünyada?” cümle kapısından girdim yazarın beni hayrette bırakan kurgu/hakikat dünyasına. “Aklını silkeleyip, kelimeleri savur sağa sola” dedi usulca.

          Silkelendim ve başladım okumaya. Dil zekasının kıvraklığı, tamlamalardaki çeşitlilik ve orjinallik, Türkçe’nin güzel kullanımı karşısında, her an iç içe geçen muazzam kurgunun akıcı ve heyecanlı kemendiyle bir anda bağlandım kitaba.

           Aslında kitaptan aylar öncesinde haberdar olmuş ve yolculuk duraklarımdan biri yapmayı kararlaştırmıştım. Ancak ne kadar istesem de bir türlü nasip olmamıştı KURGAN’ı okumak.

           Bazen çok arzu ettiğimiz bir şey gerçekleşmediğinde üzülür, ağlar, isyan ederiz. Ama zaman içinde, o isteğimizin gerçekleşmemesinin artıları ile karşılaşır ve olaylara biraz uzaktan bakınca büyük planın bizim küçük yol haritalarımızla kıyaslanmayacak kadar mükemmel olduğunu anlarız.

            İşte o zaman iyi ki dileğimiz gerçekleşmemiş diyerek, derin bir “ohhh” çekeriz. KURGAN’ı okurken bunu düşünerek, yazarın dünyasına girmekte neden bu kadar geç kaldığım hususundaki üzüntümü savuşturdum yolumun üstünden. Dış güçlerin müdahalesiyle iç dengelerimin sarsıldığı bir zamanın ardına düşmeliymiş KURGAN’la karşılaşmam ve yoldaki savrulmalarımı fark ettirmeliymiş kahramanların yolculuklarından yoluma yansıyan. Her şeyin bir zamanı olduğunu bana yeniden hatırlattı KURGAN.
     
            “Karşılaşmak” yolculukların belki de en sırlı kavramı. Sadece kitaplarla-nesnelerle değil insanlarla da ilişkilerimizin bu büyülü kavram üzerinden aktığını düşünürüm.  Hiçbir şeyin raslantı ile açıklanamayacağı bir dünyada sürekli birileriyle kesişir yollarımız. Hayatlarımıza konuk olanlar bazen bizden bir şeyler götürürler kendi yolculuklarına dönerken, bazen de güneş gibi doğarlar içimizin karanlıkta kalmış labirantlerine. Akibeti ne olursa olsun yaşanması gerekmektedir ve olanda da olacak olan da da hayır vardır dediği gibi bilgelerin yolculuklarımız, yoldaşlarımız, konuklarımız, konukluklarımız, ilişkilerimiz, kitaplarımız, filmlerimiz mutlaka bizi zenginleştirir.

             Sonuca ulaşmak çoğu zaman irademizi aşan birçok etkene bağlı iken önemli olan yolda olmaksa, bir yolcuysak bu dünyada, “karşılaşma” nın sırrıyla yolumuza çıkan kitaptan mektupları okumalıyız her fırsatta. Ve işte kendini inşa ederken bir izlek arayanlara, KURGAN var sırada:

Bir saraya varmanın yolunun oturduğu saraydan vazgeçmek ya da sarayı yerle bir etmek olması ne kadar da garip bir durumdu. Neden hep denemek ve yanılmak zorundaydı insan? Aynı havayı soluyan, aynı ihtiyaçları olan aynı dertleri olan insanların arasındaki karakter belirleyen o küçük farklar ne kadar da büyük bir yön vericiydi” diyor yazar mesela.

              Kitap ebatlı olmasına rağmen elinizden bırakamadığınızdan çabucak bitiyor yazara konukluğunuz. Ama ardında, yedeğinde umudu elden bırakmayan, insanı yeniden kuran hüznü barındırsa da, enfes bir kitap okumanın o anlatılamaz hazzını bırakıyor KURGAN, inceden inceye sorularla örülmüş satırlarıyla.

              Kitaptan bolca alıntı yapmak istesem de denge üzerine kurulmuş yapıdan nereyi çekeceğime bir türlü karar veremedim. Acıları, doğruları-yanlışları ile yaşanmışlıkları,  hüznü, sevinci, dostluğu, kardeşliği, sinsiliği, şeytanlığı, kibri, savaşmayı, aşkı ve her daim umudu diri tutan bakışı öyle güzel anlatmış ki yazar, bunu böyle bir yazının ebadına sığdırmak mümkün görünmüyor. Bu nedenle bir kaç cümle alıntılayıp söze son verelim:

İnsan ancak yaşadığı anı tam olarak algılayıp yaşayabilirse doğruları söyleyebilir. Yanlış yorumlanmış bir hayatın her cümlesi zaten yalan olmuştur. KALBİNE İZİN VERMELİSİN. Çünkü kontrol edemediğin ya da tek amacı sana hizmet etmek olmayan tek uzuv kalptir.”

             Kendinize bir iyilik yapın ve yolculuğunuzda KURGAN durağına uğrayın, aldığınız lezzet karşısında pişman olmayacaksınız. Üçlü bir serinin ilk kitabı olarak planlanan bu eserin öncelikle hak ettiği değeri bulmasını ve devamının bir an önce raflarda olmasını diliyor, değerli yazarın bizi çok bekletmemesini temenni ediyorum. Şimdiden herkese keyifli okumalar…
 
handan güler


Kitabın tanıtım videosu için:
Kitabın içeriğine dair geniş özet için:


Yorum Gönder

Yorum Kuralları:

1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.

2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.

3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.

4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.