Yazı Ders


Merhaba,
Sizin ve benim planlamadığımız bir zamanda burada, karşınızdayım. Bu zamanın koordinatları ile ilgili bir tasarrufum yoktu; tasarrufum noktalarımı zamanın sayı doğrusu üzerine sürmekten ibaret.
Adım Mustafa. Söylentilere göre, bu gezegenden değilim. Zarîra adlı bir gezegenden geldiğimle ilgili kronolojik bilgileri zamanın sayı doğrusu üzerine sürdüğüm diğer noktalardan anlayabileceksiniz. Allah’a inandığımızı ve onun tüm emirlerini saygıyla karşıladığımızı belirtmem gerekir, bizde insanın genetik özelliklerini taşımaktayız, ancak gezegenimizde çok fazla insan yok.
Neden karşınızdayım?
Zarîra gezegenindeki alışkanlıklara göre, nedenlerinizi anlattığınız sürece diğerlerinin sizi anlamaması için hiçbir sebep yok. Zarîra bu yüzden ilginç bir gezegendir. Orada karmaşa yok, kavga yok, anlaşılmazlık yok. Hatta; bu yüzden sanat, herkesin yaptığı olağan işlerden biri. Anlaşılmadıysam başka bir anlatım cümlesi kurmayı deneyeyim; oradaki herkes yaptığı her şey ile bir sanatkâr… Onlardan her birinin yaptığı her şeyin sanat olması onlar için sanat kavramını sizin anlam kümelerinizden uzaklaştırıyor. Cümlelerimde kullandığım ‘sanat’ sizin sanat tanımlamalarınızdan ürettiğim bir betimleme. Sanat standartlarınız, subjektif dediğiniz nedenlerden dolayı değişken olduğundan sizi anlamakta biraz zorlandım. Fakat bu uzun sürmedi. Zarîra gezegenindeki sıradan davranışlara, eylemlere ve ürünlere sizin sanat dediğinizi anladığımda şaşırmış olmamı anlayışla karşılamanızı isterim.
Uzunca bir süredir aranızdayım. Sizlerle bir arada olmaktan keyif aldığımı söylememe izin verin. Bir araya geldiğinizde birbirinizi itmenizin nedenlerini ‘psikolojik’ olarak kategorize etmenizi çok saygıdeğer buldum. Çünkü; bu tespitiniz gerçekten doğru. Doğrulara ulaşma yeteneğiniz çok gelişmiş. Evrenin olağan doğrularını ilk çorbaya dönüştüren atalarınızın baskın yanılsamalarına karşılık büyük bir çaba sarf ettiğinizi görüyorum. Sanırım harcadığınız büyük çaba sizin doğrulara ulaşma yeteneklerinizin gelişmesini sağlamış. Zarîra’da böyle bir sorun yok; insanlar enerjilerini netleşmiş doğruları yanlışlardan ayırmak üzere harcama ihtiyacı duymuyorlar.
Her birinizin düşüncelerini aktarırken, çok önemsemiş olmanıza rağmen, diğerlerini hiç önemsememiş gibi davranmanızın dünyaya ait bir teknik olduğunu anladığımda bu bana çok eğlenceli geldi. Ancak; bu tekniği kullanmanıza rağmen, hepinizin kendi başınıza kaldığınız zaman çok dürüst olduğunuzu gördüm. Kalabalıklardan sıyrıldığınızda, birer ikişer olduğunuzda gayet serinkanlı davrandığınızı, birbirinizi itmek yerine birbirinizle samimi olmaya çalıştığınıza şahit oldum. Ama en büyük zaafınız sizi kışkırtan başkalarına karşı bağışıklık sisteminizi geliştirmemeniz. Güvenlik duvarlarınız hiç sağlam değil. Dikkat edecek misiniz, bilmiyorum ama ben bu açıklardan geldim Dünya’nıza.
Neden karşınızda bulunduğumu henüz izah etmediğimin farkındayım. Uzun süredir aranızda olduğumu belirtmiştim. Sorularınıza verilen anlık, net cevapların sizi tatmin etmediğini öğrendim. Çünkü; siz hızlı soru-cevap tekniğini sevmiyor ve sanatkârâne bulmuyorsunuz. Bu biraz atalarınızdan kalma bir alışkanlık. Beğeni kaygısından beslenmek zorunda olan bir sanat anlayışına başlangıçta karşı durmak gereksiz, diye düşündüm ve bu anlayışınıza saygımdan dolayı, sizin bu tekniğinizi kullanmayı tercih ettim.
Siz, doğru cevabı verebileceğine ikna olduğunuz kişilerin cevaplarına şeksiz şüphesiz itimat ediyorsunuz. İtimadınız belli bir süre sonra sorularınızın kesilmesine neden oluyor ve biraz sonra sormadığınız soruların verilmiş cevaplarına kendinizi mahkûm ediyorsunuz. Unuttuğunuza inandığım en önemli noktayı şimdi göstermeliyim size: ‘Sormadığınız soruların cevapları sizi ilgilendirmedi, ilgilendirmiyor ve hiçbir zaman ilgilendirmeyecek!” Bu noktanın önemine dikkat çekebildim mi yeterince? Sizi ilgilendirmeyen soruların cevaplarını vermeye devam edenlere gösterdiğiniz saygıyı ömrünüzün sonuna kadar sorgulama gereği duymamanız, sizi kavgacılığa, karmaşaya ve anlaşılmazlığa sürüklüyor. Sorularınızı başkasına ödünç verdiğiniz zaman onların verdikleri cevabı kendi mülkünüze ait sanıyorsunuz. Zarîra’da hiç kimse diğerleri adına soru sormaz. Diğerlerinin sorularına verilen cevapları, sorgulamadan izlemez. Bir arada yaşayabilmelerinin tek nedeni de bu. Herkes kendisinin farkındadır ve diğerleri bu farkındalığa saygı duymaktan başka bir seçeneğe sahip değildirler. Topluluk olabilmelerini bu gerçeğe borçludurlar.
Zarîra gezegeninde nesnel sorulara verilen nesnel cevaplar vardır. Evreni ve kendimizi anlamak adına hiç kimseyi araç olarak kullanmamayı ilke edinmişizdir. Sorularımızı ürettiğimizde, o sorularla ilgili geçmiş zamanın sonlu noktalarında harcanmış enerjileri kontrol ederiz, kişisel çıkar üzerine konumlanmamış olan cevaplarla geçirdiğimiz zaman, cevaplarımızın özgün yapısını bina ederken kazanç olarak kişisel ve toplumsal zihnimize ilişmiş olur. Gelecek kuşaklar, ortak hafızamıza güven duydukları için yeni sorular ve cevaplar üretmekte- siz burada bu eylemler dönüşümüne bilim diyorsunuz- gezegeninizden daha yüksek istatistikler elde ederler.
Yaşadığınız savaşların ve şiddetin, sorularınızın ve cevaplarınızın karakterini etkilediğinin farkındasınız, umarım. Tüm acılarınıza rağmen bugün evrenin bilemediğiniz sırlarına karşı tutumunuzu beğendiğimi söyleyebilirim. Gözlerinizi atmosferin dışına diktiğinizde farkında olmadan bir araya geliyorsunuz. Bir eliniz ürettiğiniz nükleer bombaların düğmesinde iken, diğer elinizle düşman saydığınız insanların omuzlarına dokunuyor ve birlikte gökteki sırlara bakıyorsunuz.
Zihinsel ekranınızda çok önemli bulduğum bir noktaya dokunarak onu büyütmek istiyorum. Siz atmosfer dışına baktığınızda tüm psikolojik kaygılarınızdan uzaklaşıyor ve nesnel bakabiliyorsunuz. O baktığınız şey aslında saf ve net sorular ve cevaplarla oluşturduğunuz ve adına bilim dediğiniz şeyin ta kendisi. Bu bakışı geliştirmelisiniz. Kavgalarınızın, karmaşalarınızın ve anlaşılmazlığınızın bu bakışı geliştirmenizle birlikte zaman doğrusunun geçmişinde kalacağını bilmenizi isterim. Zaman doğrusu zannettiğinizin aksine her an yeniden başlamaktadır sizin için.
Bilim, dediğiniz birikimden bahsedince bazılarınızın irkildiğini düşünüyorum ve bu irkilmeyi anlamakta zorluk çekiyorum. Kabul ediyorum, bilimsel teori, teorem ve eylemlerinizin sonuçları, subjektif nedenlerinizin etkisiyle sizin kavgalarınızda bir avantaj olarak kullanılıyor. Teknolojik üstünlük elde eden bazılarınız bunu hükmetme aracı olarak kullanıyorlar. Hatta daha da ileri gidip kendilerini sizin tanrılarınız olarak tanıtmaya kalkıyorlar. Elbette ki; haksızlar. Fakat, haksız oldukları yer bilim değil, bilimi kullanma şekilleri. Sizin bu türden sebeplerle bilime karşı durmanız çok yersiz ve anlamsız, hatta komik. İnandığımız Allah’ın yarattığı evreni ve evrenin bilemediğiniz sırlarını anlamaya çalışmanız bir ibadet değil midir? Halife olarak yaratılmış olmanız, başka ne anlama gelebilir ki?
Sizin sebepler perdesinin arkasına sakladığınız kişisel ve toplumsal başarısızlıklarınızı irdelediğimi bilmenizi isterim. Sorularınızın ve cevaplarınızın eksikliği özgüven kazanınıza yeterince veri üretmiyor. Sistemli bir şekilde düşünmekten korkuyorsunuz. Korkunuzun nedeni de kötü niyetinizdeki değil, tam aksine iyi niyetinizdeki yetersizlik araçlarından. Unutmuş olacağınıza inanmadığım bir konuyu hatırlatmak istiyorum şimdi. Doğru düşünüp düşünmediğinizden emin olmak istediğiniz halde, emin olamamanızın tek sebebi, doğru sorgulama ve sınama yöntemlerini kullanamamak olabilir mi?
Yaptığım araştırmalara ve gözlemlere göre, doğru düşüncelerinizin toplandığı tek deponuz Matematik dediğiniz bilgi alanı. Sorgulanması zamanın kodlarına ve mekânın belirsizliğine göre en kolay olan ve subjektif nedenlerden etkilenmeden ürettiğiniz tek bilgi alanı da bu. Hepiniz, bu alanda yetersiz kalmaktan korkmanıza rağmen, o alana büyük bir saygı ile yaklaşıyorsunuz. İşte ben bu saygınızı çok sevdim. Burada, karşınızda bulunma nedenim de bu.
Ben size burada Matematik öğretmek istiyorum.
Bu zamanın koordinatları ile ilgili bir tasarrufum yoktu; tasarrufum noktalarımı zamanın sayı doğrusu üzerine sürmekten ibaret. Büyük bir iddia içerisinde de değilim- bu cümleyi sizden ödünç aldım-. Bu hususlarda iddialı olmayı da anlamıyorum. Sizin Matematik öğrenmek isteyip istemediğinizi de bilmiyorum.
Fakat herhalde, çoğunuz okuyarak Matematik öğreneceğine inanmıyor. Ben inanıyorum. Benim inandığıma inananlarınız varsa, okullarınızdaki gibi lütfen parmak kaldırsın. Sitedeki formata göre kalkmış parmaklarınızı, klavyelere dokunarak yazacağınız yorumlarla fark edeceğimi hatırlatmalıyım. Ne kadar çok parmak kalkarsa, ben o kadar çok iyi niyetle dolu olarak sizlere bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Benim kazancım da bu olacak. Her cumartesi günü yeni bir yazıdersle aranızda olmaktan büyük bir keyif alacağım.
Hoşça kalınız.
mustafa akdeniz
* Bu yazı daha önce cemaat.com sitesinde yayınlanmıştır.


Yorum Gönder

Yorum Kuralları:

1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.

2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.

3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.

4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.