Ey dünya pazarının miadı çabucak dolan mallarına ram olan nefsim. Ey ahiret nimetlerine dudak büküp, sana verilen hayat, iman, maddi-manevi sayısız rızıkların çok makul olan ücretlerini ödemeyip veresiye defterini gün be gün kabartan nefsim! Aşkı yanlış adreslerde arayıp bulamayan nefsim! Rabbinin göklerdeki kuşların, deryadaki balıkların bile rızkını eksiksiz verdiğini bildiğin halde, bildiği ile amel etmeyip yarın kaygısıyla “acaba, acaba” diye bunalımlara giren ama asıl kaygı duyulması gereken ahretteki ahvalinden emin bir edayla gaflet bataklığına battıkça batan nefsim! Leyla ile randevusuna erkenden gidip, Mevla’nın huzuruna hep geç kalan nefsim! Sırayı şaşıran, ölçüyü kaçıran nefsim! Hz.Mevlana’nın ifadesiyle namlusunu gökteki kuşa değil de kuşun yerdeki gölgesine doğrultan ahmak nefsim! Kıldığı baştan savma namazlarla, zorlanarak verdiği zekatlarla, sadece midesine tutturduğu oruçlarla, turistik bir gezi gibi yaptığı umrelerle, haclarla kurtulacağını uman, ummaktan da öte (haşa) kurtuluşunu garanti gören nefsim!
Artık yeter! Bak yıllar nasıl geçiyor. Her geçen saniye kabire daha çok yaklaşıyorsun. Her gün duyduğun selalar, akrabalarının, arkadaşlarının birer birer dünyadan göçmeleri, saçlarına düşen aklar, ve daha niceleri sana “hazır ol senin de akıbetin bu ve her geçen an kabre daha da yaklaşıyorsun” demiyor mu?
Artık yeter!Ne zaman sana uyduysam, sonunda hep hayal kırıklığı, gözyaşı, yanılgı ve pişmanlık vardı. Yediğin tokatlar yetmiyor mu? ” Müminim” diyorsun.” Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz” diyen Efendiler Efendisi(s.a.v)’nin sözleri yüzde sonsuz doğru olduğuna göre ve sen aynı delikten bırak ikiyi sayısız kez sokulduğuna göre, sen mümin değilsin! Belki Müslümansın ama mümin değilsin!
Artık yeter! Sen eşref-i mahlûkatsın ama bir kuş kadar şükredemiyor, sana her nimeti verene güvenemiyorsun. Diline pelesenk ettiğin bir cümle var;” Hayırlısı olsun!” . Neden eyleminle söylemin bir değil? Neden hoşuna gitmeyen şeyler olduğu zaman isyan sularında geziniyorsun. Evinde baş köşeye koyduğun ve ara sıra tozunu almak için, bazı geceler de adeta “okumuş olmak için okuyup” sonra tekrar baş köşeye kaldırdığın Kitabın Kuran-ı Kerim’de bak ne diyor Rabbin: “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”(Bakara,216)
Artık yeter! Efendiler Efendisi’ni(s.a.v) sevmek, adı anıldığında salavat getirmekle, kutlu doğumlarda dostlara gül dağıtmakla olmaz. Sevmek sevdiğine benzemekle olur. O’nun sünnetini hayatına katabildiğin kadar onu seviyorsundur. Her ezandan sonra “Aziz Allah, Şefaat ya Resulallah” demekle iktifa ederek şefaat hak edilmiş olur mu?
…
Nefs! Sesini kes!
Gönlüm! Hadi önce tövbe-i Nasuh kurnalarında yıkanıp, sonra da aşk ellerine gidelim. Ve ben sana diyeyim ki;
Gel gönül gidelim aşk ellerine
Muradın yar ise bir tane yeter
Fikreyle kıldığın amellerine
Havayı cehline efsane yeter
Meyli dünya kılıp olma bednam
Kim aldı felekten muradına kam?
Ölüm var mı yok mu ahiri encam
Vakit geçirmeye virane yeter
Turabi özünü payımal eyle
Erenler yolunda kesb-i hal eyle
Şu fani dünyayı bir hayal eyle
Gelip konan göçtü nişane yeter
Aşık Turabi
susuzluk bir yerde son hadde vardı mı nihayet susuz suya kavuşur Acizlik de nerede daha fazlaysa rahmet oraya iner-sf 81-İlahiname- Feridüddin Attar
YanıtlaSil"Korktum aklımdan, nefsim üzerini örttüğü vakit
YanıtlaSilNefsimdem korktum, nefes aldığı her vakit"
Nefsin de dereceleri, kısımları vardır tabi amma lisanı kalp ile tefekkür ve tezekkür hiçbirşeydir demek olmaz zannımca.Hiç şüphesiz ALLAH en doğrusunu bilir.