Dünyanın En Güzel Kızı


Bir hikâyede anlatıldığına göre henüz doğmamış bir bebek ‘Allah’ım’ demiş, beni dünyaya gönderiyorsun ama ben Sen’i özlemeyecek miyim, orada kim bakacak bana?’ Cevabı şöyle gelmiş: merak etme orada seni bir melek bekliyor, o sana çok iyi bakacak. Ben’i de unutmayacaksın, o melek Ben’i sana anlatacak, tanıtacak.’ ‘peki Allah’ım demiş, ben o meleği nereden tanıyacağım, adını söyler misin?’ ‘Adı önemli değil, denmiş, sen ona ‘anne’ diyeceksin.

Dünya üzerinde en çok söylenen sözdür zannediyorum, anne. Mother olsun, mommy olsun, mère olsun, anne, ana olsun. Dili fark etmez en kutsal kelimedir. Manen başka bir dildeki kelimelere aktarılamayan bir kutsallığı vardır o meleğin. Bakmayın biz anne deriz, isimlerle hitap ederiz ama ufukların ötesinde kelimeyle değil latife-i rabbaniye (Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlanma) ile anılır onlar.

Aylar önce ‘Şimdi Yada Asla’ filmini izlemiştim. Filmde ölmek üzere olan iki adam yapmak istediklerini bir kâğıda yazarlar ve yaptıkça üzerlerini çizerler. Adamlardan birinin hayali dünyanın en güzel kızını öpmektir, öyle yazar kâğıda. Filmin sonlarına doğru diğer yapmak istediklerini yaparlar ve adamlardan biri ölür. Diğer adam o üzüntüyle yıllardır konuşmadığı kızının yanına gidip barışır, kızı evlenmiştir bir de torunu olmuştur. Adam torununu kucağına alıp sever, öper. Ve seyircinin kağıtta yazanları unuttuğu bir sahnede olur bu, adam kağıdı cebinden çıkarıp ‘dünyanın en güzel kızını öpmek’ dileğinin üstünü çizer. Dünyanın en güzel kızı onun torunudur. Anneme göre en güzeli ben oluşum gibi, her annenin evladını en güzel bildiği gibi. 

Allah, o meleğin, annelerin yüreğine merhametinden bir damlayı vermiş ve er-Rahim, ‘en merhametli olan’ isminden bir nasip ile anneleri vasıflandırmıştır. Şefkat, her duygudan yukarıdadır, annelerin yüreği de diğer yüreklerden. Hele ki çocuğunu dünyaya getirdiği anda öyle sanılır ki alemlerin ve o doğum olayının yaratıcısından rahmet, vasıtasız gelmektedir.

Anne karnında bebeğin gelişim safhaları, varoluşu direk olarak gözlemleyebileceğimiz, adım adım, sırasıyla ve belli bir düzen dahilinde olagelen olaylardır. Varoluş olayı anbean hissedilir. Küçük bir kainat olan insanoğlunun dünyaya gelişinde, kainatın yaratılışı yeniden izlenir sanki. Hücrelerin çoğalması, daha büyüyünce şekil alması, derinin, gözün, iç organların oluşması. Hatta klavyeye her basışımızda bilmem hisseder miyiz ama, başlangıçta bir bütün olan elin, bazı hücrelerin intiharı ile beş parmak bir görüntü alması...

Bebek; organlarla, kan, kemik, deri ile sarıp sarmalanırken sanır mıyız ki yalnız doğmadan önce yaratıldık. Kalbin hala atıyor olması, ilk kalp atışı gibi mucize değil midir? Ciğere gelen ilk nefesin serinliği ile ağlamamız, şimdi ağlamıyor olsak bile aynı nefesi aynı kudret ile aldığımız gerçeğini değiştirir mi? Yaratan buyuruyor yüce kitapta: “Rabb’in seni bırakmadı” (Duha-3) ! Rabbim beni yaratıp dünyaya başıboş yollamadı. Her an yeniden var oluyoruz,  yaratılıyoruz. Kalpten pompalanan kanın dönüp tekrar kalbe gelmesi gibi, varedici bir güç ile her an en baştan yaratılıp aynı halimizi alıyoruz. N. F. Kısakürek, bir dörtlüğünde belirtiyor aynı halleri:

Yön yön sarılmışım ne yana baksam
Sarılan olur da saran olmaz mı?
Kim bu yüzü çizen sanatkar ressam
Geçip de aynaya soran olmaz mı?

İşte bu varoluş olayını, tefekkür ve sorgulama ile yaratana ulaşmayı en iyi, bir anne, karnında bir bebek varediliyorken hisseder. Ve bu varoluşa vesile olması ile, lütfeden Allah onun kalbini sıfatlardan bir sıfat olan merhamet  ile taçlandırır. Doğum anında ise bedeni,  es-sabur isminden sabır ve el-metin isminden güç payı alarak lütuflanır.

Bebeğin anne karnındaki duruşu Arapçadaki vav harfine benzer. İnsan vav şeklinde doğar, kulluğun manası vavdadır. Rabbi, vav gibi iki büklüm, mütevazi olsun ister kulları. Düz bir elif harfi gibi dimdik değil vav şeklinde, anne karnındaki gibi rahat olsun ister. Ömrü boyunca büyüklük taslamasın, enaniyet ile diklenip ululanmasın diye, o Kudretli El vav harfini biçmiştir bebeğe.

 Bebek doğduğunda artık anne de yeniden dirilmiştir. Yaptığı bir hata ile cennetten kovulan kadın, işte bu doğum anında cenneti ayakları altına almıştır: “cennet anaların ayakları altındadır” (hadis-i şerif)
Doğum esnasında anne vücudu kirden de temizlenir, hücreleri yenilenir. Biyolojik olarak yenilenen anneye manevi olarak bir pencere açılır da yeniden doğmuş, yeniden yaratılmış olarak ilk var olduğu anı hatırlar. Doğum, bu dünyadaki elest bezmi olur, anne için.

Daha sonraları bebeğini büyütürken ilk gülüşünü, ilk sözünü, ilk oyununu izlerken de aynı dirilişi yaşayacak, ‘seni yaradan’a kurban olayım’ diye diye yıllarını geçirecektir. Çocuğunun hasta olduğu bir gecenin sabahında ateşi birden düşünce, yüzü aydınlanıp içine güneş doğacak, yeniden dirilecektir.

Dahası, “her anne, bebeğini hıçkırıklarını ninni yaparak uyuttuğu gecelerde, bir başka kadının hıçkırıklarını kendine ninni edinerek uyuduğu geceleri düşünmektedir.”( Nazan Bekiroğlu) sözünde anlatılan haller oluşur. Anne olunca anlarsın, sözünün davranış hali bu sözlerde saklıdır.

İki yıl kadar önce okumuştum Nazan Bekiroğlu’nun anneler gününde yazdığı “Güller ve Dikenler” yazısını. Bugün tekrar okuduğumda bir okumadan diğerine neler değişebildiğini gözyaşları içinde anladım. Aynı, öğrencilerin annelerini özlemelerine, bir çocuğun oyun oynamasına, herhangi bir bebeğin gülümseyişine ve daha nicelerine eskiden baktığımın çok ötesinde baktığım gibi.

Benim haddim değil annem dururken, anneler dururken bir bebeği, anne olmayı anlatmak. Tüm annelerden özür dileyerek, geçen sene bugün teyze olmuş birisi olarak yazdım bu yazıyı. Yarı anne derler teyze için. Uyanıp da beni yanında görünce, sert harfleri henüz tam söyleyemeyen o küçük ağzıyla teyze demeye çalışırken, ilk ‘tee-te’ sözünü duydum. Ben de bunu diriliş saydım kendime, nacizane.

 İyi ki doğmuşsun dünyanın en güzel kızı, iyi ki yeniden doğuşumuza vesile olmuşsun. Seni yaradan’a kurban.

kübranur ayar



1 yorum:

  1. kutlu olsun yeğeninin doğum günü kübra:)) benim de kuzenimin kızının doğum günüydü sayende hatırlayıp aradım ceylin'imizi:))

    YanıtlaSil

Yorum Kuralları:

1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.

2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.

3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.

4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.