Yumurta’nın Zihnimdeki İzleri-2


 

Ve Gölcük.

Anne ile gidilen uzun yazların gölcüğü. Sütler peynir haline getirilir. Pazarda satılır ve o parayla birkaç gün gölcüğün serin havasında nefes alınır.

Ayla da öyle söylemiyor mu şimdi. Annesinin hep onu beklediğinden. Yusuf gelecek ve tekrar hep beraber Gölcüğe gidilecek.


Yusuf’u beklemek ümidi ile geçirilen bir ömür.

Yusuf bohem mi oldu nedir. Yusuf kendi köklerinden kopuk.

Yusuf’un yumurtası kırılmalı kendi elleriyle. Ancak bu kırılmaya bir kadın da eşlik etmeli.

Ayla işte o kadın.

İlk işaret, zaten sürünün yarından önce dönmeyeceği ile veriliyor. Yusuf bu kadına kalbini yavaş yavaş kendi elleriyle teslim ediyor.

Kurbanın gelmesi ertelenecek. Annesi onu bir yerlerde izlemektedir artık. Vefasız dargın oğlunu tekrar kendi göğsüne çekmiştir ve emzirmektedir.

İki yaşlı kadının evinin önüne giderler annelerinin selamını söyleyerek. Kadınlar annesinin istediği şeyi tekrarlarlar sanki. Bu Yusuf’un çok hoşuna gider ve kıza usulca çaktırmamasını söyler. İlk defa hayal kurar Yusuf. Dudaklarının kenarından bir Züleyha silueti gözükür.

Sürü yarın gelince Yusuf. Ayla’ya usulca Gölcük’ü teklif eder. Gider mi bilmemektedir. Ayla ismi gibi ışık saçarak kabul eder.

Sisler içinde Gölcük.

Otele yerleşilir.

Aynı düğünde bakışılır.

Uzaktan uzağa sevmek ne güzel Yusuf. Kadın şaraptan bile güzel değil mi?

Düğünün ertesi ve Gölcük’ten yarılma vakti sabahında. Yusuf bin bir düşle uyanır. Sırtında bin bir yük. Pencerede oluşan buğuyu siler.

Göl ve Kız.

Arkada büyük resim anne.

Buğunun ardındaki güzelliği seyreder. Bu güzel ruhlu kız onu çekip çıkarabilecek midir paslı kepenklerin ardından.



Ve kurban…

Yusuf’un doğru yolda olduğunu fısıldar kulağına kurban. Kan alnına sürülünce irkilir. Beklemiyordur. Sonuçta bu hayatta aşkta var gerçekte.

Neler yapacağı geçer aklından. Korkar ve vazgeçer. Gitmek en iyisidir.

Gitmek gecelere kadar…

İçmek bir kadının ardından…

Korku neleri bastırır. Çocukluk korkuları sarar her bir yanını. O eve girmek istemez. Kapıdan ayrılıp uzaklaşır. Anneye ve çiçeklerine elveda demeden…

Hava kararmak üzeredir. Yusuf karanlıklardan korkar. Geceleri garip bulunur.

Korku nereye kadar Yusuf. Tire senin evindir artık. Ayla ise…

Bir çoban köpeği korkutur. Diz çöker kalır Yusuf. İlk defa gerçek korkuyu hisseder. Annesini sezer. Doğrulup kaçmak ister ama yapamaz. Yusuf, bütün hayatını yere serer. Açar ve okur. Yusuf şimdi kocaman bir çoban köpeğinin ayaklarında huzuru istemektedir.

Bu nefret ettiği kasaba, istemeye istemeye kaçmak istediği Ayla onu sarıp sarmalarlar.

Yusuf buradadır.

Gün doğar.

Yumurta hazırdır. Kız gülümser.  Çay demlenir.

Yusuf’ta hazırdır.

Yağmur yağmaya başlar. Görmeyiz ama sesi kulaklarımızdadır…

Yağmur işte burada, bizim aramızdadır…

Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
Başakları devşirip, otları ezeceğim,
Yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgâr;

Ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen bir düş
Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.*

*Arthur Rimbaud


3 yorum:

  1. yazınızın ikinci bölümü için fazla beklememek güzel oldu..popüler filmler yerine türk sineması filmleri ve yönetmenlerini tanıtmanız ve bizlerinde istifade etmesi büyük şans..yazılarınızın devamını beklemekteyim kendi adıma..keşke sitede fragman koyma şansınızda olsa..

    selamlar..

    YanıtlaSil
  2. ilki kadar etkileyici bir yazı...yüreğinize sağlık...

    "istemeye istemeye kaçmak istediği Ayla onu sarıp sarmalarlar."

    YanıtlaSil
  3. Yine güzel bir yorumlama olmuş Adnan.
    Yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Kuralları:

1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.

2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.

3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.

4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.