Yüce Dağ


Sen, kahramanım, küçük dünyamın padişahıydın. İmkânsızlıklarımı gideren, yollarımı açandın. Yüce dağ başındaki yuvamızı ayakta tutan yine Yüce bir Dağ’dın sen babam!

Daha dört yaşında beni aldın yanına oturttun beş sınıfı bir arada okuttuğun o küçük okuldaki çam kokulu sıraya. İlmin ferahlatan ortamında, senin dolaştığın sıralarda, ben sana hayran; bakıyordum kara tahtaya…

Bir küçük siyah önlük giymiştim; içinde sanki koca bir generaldim… Sahi kaçıncı sınıfa gidiyordum öyle? Çantam var mıydı bilemiyorum ama her sabah peşine takılıp seninle geliyordum…

Bir gün “iğneci” göründü köyün eteklerinde. Aldı beni bir telaş planlar yapıyordum; yaptığım her planla okuldan kaçıyordum. Biliyordum acı veren bir şeyi yaptırmazdın sen bana ama aşının faydasını ben bilmiyordum daha… Meğer yaşım küçükmüş zaten iğne olmayacakmışım, önlüğüm var ya hani kendimi büyük sanmışım…

Arkadaşlarımı kızdırırken seni öne sürerdim. ”Benim babam senin babanı döver ha!” derdim. Benim Battal Gazim de Malkoçoğlum da sendin. Sen yenilmezdin, beni koruyan yüce bir melektin…

Bir gün şehirden uzak bir köyde, yudumlarken çayını; bir sancı kapladı, burkuyordu karnımı… Ne denediysek olmadı, geçmedi bir türlü sızım… Dayanamadın daha fazla, zehir oldu çayın… Aniden beni kucaklayıp arabaya yatırdın, çalıştırdın motoru tozu dumana kattın… Bir yanda annecim sıvazlarken karnımı, sen daha acemi sürücü, hızla alıyordun virajı…

Bir gün yine bir hastalığa duçar olduğumda, kemiklerim sayılırdı yorgun uzandığımda… Ateşler içinde yanıyormuşum, bilmiyordum: “Giysilerimi neden çıkarıyorsunuz?” diye size feryat ediyordum. Sonra kilolarca muzu bana almıştınız, o zamanlar muzu her yerde bulamazdınız… Bilmezdim zor olduğunu bir babanın yavrusuna iğne yapmasının, istemeyeceğini yavrusunun canının yanmasının… Ama gitmezdim işte doktora, gerek yoktu: benim babam dünyanın en iyi doktoruydu…

Senden aldığım terbiye ile hala yol alıyorum, düşününce yaptıklarını senle gururlanıyorum… Okul olmayan köylere okul inşa ettiren, soğuk karlı dağlarda kardelen yetiştiren... Daha fazla anlatmaya gerek yok yaptıklarını, Rabbim takdir eder çektiğin zorlukları…

Etimi öğretmenlere verdin kemiğimi sen aldın. Neden sonra bu tavrının hikmetini anladım: Öyle cam fanusta yetişmezmiş bireyler, eğitimde saygı başarıyı tetikler…

Şimdi ben de gururlandırabiliyorsam seni, yaşıyor addederim kendimi… Her gün çabalıyorum daha da geliştirmeye; temellerini attığın eserini… Hayır dualarını unutma her an beklemekteyim; Yüce Dağ’ım mübarek ellerinden öperim…


Yorum Gönder

Yorum Kuralları:

1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.

2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.

3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.

4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.