O’na baktım! Uzun uzun inceledim.
O da bana bakıyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Anlamaya çalıştım. Onunla
ilgili öğrendiğim akıl almaz gerçeklerin nedenini anlamaya çalışıyordum.
Gözleri anlamlı bakıyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Daha da iyi tanımak için
onunla ilgili bilgi toplamaya devam ettim. Ona dair ne öğrenirsem öğreneyim,
daha fazla şaşıramazdım artık. Sonra vazgeçtim! Farklıydık! Ben bu dünyaya dişi
olarak geldim diye onu anlamam gerekliliği gibi bir zorunluluk yoktu. Bunu da
anlayınca gerçekten vazgeçtim! Farklıyız, farklı cinslerden varlıklarız.
Ama dedim kendi kendime, niçin?
Nasıl bir anlam vardır bu tuhaf davranışın altında? Ama yok! Çıkamadım işin
içinden.
Baktığım varlık tuhaf yaratılışlı,
kendine özgü bir yüz, gözler ve kollara sahip. Hep bir yakarış var
hareketlerinde. Ciddi bir yakarış! Öyle ki; bazı anlar kollarını havada iki
yana açıp adeta dua ediyor. Yiyecek mi istediği? Aşk mı?
Hayır! Gözlerinde Aşk yoktu! Açtı…
Acıkmıştı…
Lakin tüm benliği var olmak için,
yola devam etmek için, kendinden bir parçayı yeryüzünde bırakmak için yanıp
tutuşuyordu.
O halde; bu iki şeyi bir arada halletmeliydi!
Ya da asla âşık olmamalıydı! Aşk, onun doğasında yoktu!
Onu ilk gördüğümde bir çekirge sandım.
Değilmiş… Sonradan anladım. Onu çekici bulan bir erkek, ona doğru yaklaştığında
hınç dolu gözlerini gördüm. Karşısındaki erkeğe baktım bu kez!
İlginçti gördüklerim. Nasıl bir
arzuydu ki bu, o korkunç gözlere rağmen karşısındaki dişiye doğru adeta koşuyordu.
Dişi mağrurdu! Hem mağrurdu, hem daha cüsseli! İzlemeye devam ettim. Ta ki o
anı görene kadar! Göz kapaklarımı saniyenin dörtte biri bir hızla kapatıp açtığımda,
kafası ve bacakları artık yoktu! Artık kendisine ait olmayan kafa ve bacakları,
yakın çevresinde gözlemlenemediği halde ki; muhtemelen artık dişinin
midesindeydi; hala muhteşem bir azimle, o da, karşısındaki ile aynı dürtü
içinde varlığını sürdürmek için gerekeni yapıyordu.
Onlar peygamberdeveleri idi!
Çekirge değil! Ama çiftleşirken erkeğini yiyen bu dişiyi ikinci kez izlediğim
gün artık şu gerçeği de öğrenmiştim. Yeryüzünde zevk için, aşk için çiftleşen
sadece iki tür vardı: yunuslar ve insanlar… Aşkı bulmanızı ve hakikatle, tene ten,
cana can olacağınız kutsal anlara sahip olmanızı temenni ederek; yeryüzü ve
yaradılış meraklısı bir meftun olarak siz değerli okurlarla, bu merakım
sayesinde öğrendiğim yüzlerce ilginç yeryüzü bilgisinden sadece bir kaçını
paylaşmak isterim.
Çekirgelerin kulakları
dizlerinde, devekuşlarının gözleri beyninden büyük, aslanlar günde elli kez
çiftleşecek güce sahip iken; dişi örümcelerin de erkeklerini çiftleştikten
sonra yediğini, sivrisineklerin sadece dişilerinin insanları ısırdığını,
sığırların dört adet midesi olduğunu, pırlantanın aslında kömür olduğunu, hapşırdığımızda
çok kısa bir an için tüm vücut fonksiyonlarımızın durduğunu, gözlerimizin hiç
büyümediğini, insanoğlunun damarlarının uzunluğunun 150 bin km.güneşin dünyaya
uzaklığının ise 150 milyon km.ye eş olduğunu, dünyanın en büyük hayvanı mavi
balinaların boyunun, bir NBA basket sahasından daha uzun olduğunu, hayvanların en
hızlısının çitalar olduğunu, çitaların gözlerinden akan siyah çizgilerinin
hızlı koşabilmeleri için oraya yerleştirildiğini, denizatlarının erkeklerinin
doğum yaptığını, kırkayakların aslında 40 adet ayağı olmadığını, kadınların 24
saat içinde ortalama bir erkekten 4000 kelime fazladan kullandığını, insan
vücudundaki en sert yerin diş minesi, en güçlü kasın dil kası olduğunu, atların
ayakta uyuduğunu, eşek arılarının bal üretmediğini, bir bitkinin, iyi bakıldığı
takdirde sonsuza dek yaşayabileceğini ve Yunuslar ve balinaların aşk ve diğer birçok
beşeri duyguya benzeyen hislerle intihar ettiklerini biliyor muydunuz?
Aşk ve muhabbetle kalınız..
aybike tuba
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.
2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.
3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.
4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.