Bozkırda Bir Kavak Ağacı - Ahmet Uluçay


A.Turan Alkan, yıllar önce bir yazısında yerli olmakla kavak ağacı arasında bir bağ kurarak bizi yani Anadolu da yaşayanları en iyi anlatan ağacın kavak ağacı olduğunu izah ediyordu.

Bozkırın ortasında hiç eğilip bükülmeden tek başına durabilen bir kavak ağacı.

Ahmet Uluçay işte bu topraklara kökleriyle tutunmuş bir kavak ağacı gibiydi. Anlattığı hikâyelerin her bir yerine saçılmış samimiyet ve doğallık izleyiciyi sarıp sarmalıyordu. İlk uzun metrajlı filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak belki de sırf bu yüzden bile önemlidir. Oyuncuların ağzında yörenin şivesi hiç yapmacık durmaz. Oyuncular beylik felsefi laflar etmezler. Onların kendi küçük dairelerinde küçük dertleri vardır. Kendi yürekleri için belki çok büyük sorunlardır bunlar ama bir kentli için kayda değmez.

Ahmet Uluçay, çocukluğunda gittiği yazlık sinemada bir karasevdaya tutulur. Beyaz perdenin üzerinde oynayan hareketli resimler onun yaşam çizgisini bambaşka yönlere sürükleyecektir. Çocukluktan itibaren çalışmak ve bir hanenin geçimini sağlayacak olması bile bu karasevdadan onu vazgeçiremez.

Babasının bu karasevdadan kendisini vazgeçirmek için çok uğraştığını anlatmıştı. Hatta dayak bile yedim dediğini hatırlıyorum. Birkaç kısa filminden biri olan Optik Düşler de çocukluk hatıralarını bizimle paylaşır. Sinemanın çöplüğünden alınan makaralarla köyde bir yazlık sinema kurma hayalidir bu. 

Ahmet Uluçay gibi iki arkadaşı daha vardır bu hayalin peşinde koşturan. İlk kısa filmlerini şarjı olmayan uzatma kablolar sayesinde çalıştırabildikleri bir kamerayla çekerler. Trene atlayıp en yakınlarındaki üniversitenin bulunduğu şehre varıp bu filmlerini göstermek isterler. Bu işin eğitimini veren hocaların bile şaşkınlıkla karşıladıkları bu durum geçim derdi ve ekmek parası sorunlarının arasında yalpalayarak devam eder.

Üç arkadaş kısa filmler çeker ve bu filmler kısa bir süre sonra kısa film yapmak isteyen gençler için el feneri hüviyetine bürünür. ‘Taşrada bir adam hiç eğitimin almadan sırf yüreğindeki tutkuyla bir film çekebiliyorsa ben de çekerim’ diyen eline kamerayı alır kendini dağa taşa vurur.

Geçim derdi öyle bir derttir ki karasevda bentlerini ezer geçer. Diğer iki arkadaşı sinemaya veda etmek zorunda kalırlar. Lakin Uluçay, baş koyduğu bu işten dönmeye niyetli değildir. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak hem film çekimlerinin devam ettiği hem de aile efradının iaşesinin aynı anda sağlandığı zamanlardır.
Filmi anlatmaya gerek yok ki zaten. Samimiyetin ve inandırıcılığın şahikası bir film. Okuma yazma bilmeyen bir insan ile okumuş yazmış kariyer yapmış insan aynı lezzeti alır. Seyirciyi yormaz ve ilk filminde efsane yönetmenlerin hepsine selam söyler.

Ahmut Uluçay bozkırda bir kavak ağacıdır. Kimseye minneti yoktur. Bu işi para, pul, şöhret ve başka ihtiraslar için yapmaz. Sinemayı sevmiştir. Sevmek bir işe başlamak ve devam ettirmek için yeterlidir.

Geçen yıl yine bu zamanlarda ziyaretim aklıma geliyor hep. Arada bir gülüp sonra bulutun ardına saklanan güneşle beraber ulaştığımız kasabası Tepecik. Bir filmi izler gibi sokaklarından geçip ulaştığımız taş duvarlarla çevrili evin içinde mütevazı bir dev.

Zihnimde yer tutanlar ise ikram ettiği bir bardak çay ve ardı arkası kesilmeyen sohbeti. Hava kararmak üzereyken yola çıkmak istememize rağmen bırakmak istemeyen misafirperverliği. Ve hep çocukluğuna dönüp bize yeni hikâyeler anlatma heyecanı.

Issız ve sarı bozkırların ortasında bu kalender kavak ağacını kendi adıma çok özleyeceğim. İsterdim ki 2010 İstanbul’un Kültür Başkenti olması ile ilgili bir kısa filmde ona çektirsinler ve onun gözünden İstanbul’u görelim veya yeni filminin çekimleri bitseydi de sinema salonunda koltuğuma büyük bir huzurla yaslanıp perdenin canlanmasını bekleseydim.

adnan söylemez


Yorum Gönder

Yorum Kuralları:

1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.

2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.

3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.

4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.