Bugün de gözünü açtın doğan güne… Şaşırmadın hiç…Bebeğine baktın, eşine günaydın dedin… Sonra, yüzünü yıkadın tertemiz su ile ve kuruladın yumuşacık pamuklu bir havlu ile…Şaşırmadın hiç… Sonra, çayın kokusunu hissettin, içini ısıttın ilk yudumda ve güne yeterli beslenerek başladın…Yine şaşırmadın…
“Şaşırmak mı gerekir? Ne var ki bunda? Ben bir gariplik görmüyorum.” diyorsun. Haklısın bir gariplik yok; ama perde var gözlerinde Ey Nefsim!
Gözünü açtın doğan güne; görebildiğine şükretmedin.. bebeğine bakarken Rabbinin sana bir bebek göndermeyebileceğini hesap etmedin, çocuğu olmayanlara dua etmedin. “Günaydın” diyebilmenin, işaret dili kullanmadan iletişim kurabilmenin ne derece kıymettar olduğu aklına getirmedin.
Suyu hala kovalarla taşıyanların olduğunu ve içecek bir damla suya muhtaç; kuraklıkla mücadele eden insanları düşünmedin; sıcak-soğuk ayarlayıp yüzünü yıkarken… Tertemiz havluya dokunurken çamaşırlarını ellerinde yıkayanları, çamaşır makinesi olmayanları düşündün mü Ey Nefsim!
Çay kokusunu alırken, yudumlarken, kahvaltı yaparken, gülerken, ağlarken, koşarken, yürürken… şaşırmadın….şükretmedin….sıradan zannettin… düşünmedin….tefekkür etmedin…
Niçin ?
Çünkü bunca nimetler sana bahşedilmişken gaflete düştün. Karnın doyunca hiç düşünmedin aç yatanları… Bazen hatırlar gibi oluyorsun ya, az biraz hastalansan , biraz olsun dara düşsen, dertlensen…İşte! Diyorum perde iner gibi oluyor…Dualar dökülüyor dudaklarından ama sonra Hz. Şafi (c.c.) gönderince şifasını yine perdeni çekiyorsun ve kapanıyorsun kendi dünyana… O dünya ki açların halini duyurmaz, şükrü kapıdan içeri sokmaz…
Mükemmel yaratılmışsın, farkında mısın? Teknoloji yapamıyor bir saçının telini: Küçümsüyorsan eğer bir saç telini saçı olmayana sor sen kıymetini… Elmanın içinde yazan Allah Lafzına şaşırıyorsun da o elmayı yaratanı düşünüp elmanın kendisine şaşırmıyorsun.
Nefsim! Ey Nefsim! Esir ettin beni kendine… Ne doymaz şeysin sen! Yıllardır ne istersen yapıyorum. Seni hiç üzmüyorum…Ben seni, sen istediğin için seviyorum… Eğer rahat bırakırsan yüreğimi, belki gerçek aşka koşacak… Yüreğim ferahlayacak, aydınlacak her yanım:Çünkü kalbi karartan perdeler kalkacak…
İlla dert mi uğraması lazım bana, yaradana koşmam için? Sağlığım gitmeden olmaz mı yakarışlar… Sadece dünyalık istemek mi duadan maksat? Nefsim! Bir kere olsun azad et beni! Beni rahat bırak vicdana sarılayım, başkaların dertlerine ağlayayım, yardımlarına koşayım… elimden bir şey gelmese de dua edeyim, yakarayım…beni azad et Rabbime kavuşayım!
fatih çatal
İnsan çocuk safiyetini kaybettikçe yani büyüdükçe Allah'tan uzaklaşırmış. Bu nedenle dünyada tasarrufu süren dört bilgeden biri olan Ebul Hasan Harakani Hz. şu duayı edermiş beni bu dünyaya gönderdiğin gibi sana dönmek istiyorum...Hayat aslında çilelerden ibret...belalar bela değil...bela uğramaması insanın kendisine bakmaktan uzaklaştırdığı için asıl bela...Herkesin bir çektiği vardır dünyada...Mesela Harakani Hz. İbn Sİna gibi almlerin iltifatına mazhar olmuşken evde sen misknin tekisin ne işe yararsın diyen karısına sabrederek seyri sulukunu tamamlamış bilge olmuştur.Belalara verilen tepkiler yapılan dualar önemli ama belasızlıkta Allah'a yaklaşma arzusu belki de en zoru...nefis şeytan ortak yapımı film kuşatıyor insanı çünkü...güzellikleri fark edeceğimiz günler yaşatsın Zamanın Sahibi...
YanıtlaSilişte bu yapmak isteyipte yapamadığım,anlatmak isteyipte anlatamadığım,kalemimin yetmediği bu...bu güzel yazı için çok teşekkür ederim..varlığınızı hissettirdiğiniz içinde ayrıca minnettarım...boşuna değil emin olun.bugün yazıyoruz ,okuyoruz,üzülüyoruz yarın daha güzel şeyler yapacağız inanıyorum...hiç değilse kalben daha fazlasını yapacağız..saygılarımla
YanıtlaSilFatih kardeşim, güzel yazın için teşekkür ediyorum ve bizi tefekküre, muhasebeye, nefsimizle mücahedeye davet eden sözlerinin, sözlerimizin yaşantımızda hayat bulması duasıyla selam ediyorum...
YanıtlaSilİnşallah nefsimize şikayetimiz tövbe ve dua yerine kabul buyrulur...
YanıtlaSil