Değerli okurlarım,
Bu yazıyı okumadan önce aşağıdaki iki soruya cevap
vermenizi rica ediyorum. Ancak , salt mevcut bilgilerinizle ve soruyu okuduğunuz
an cevap vermeniz gerektiğini eklemek istiyorum.
1.Yasin suresini hangi zamanlar ve ne için
okuyorsunuz?
2. Yasin suresinde ne anlatılmaktadır?
Bu yazıyı, yapılan bir araştırmanın sonuçlarını
incelediğimde, yaşadığım şaşkınlık ve üzüntü üzerine yazmaya karar verdim. Ama
öncelikle Yusuf İslam'ın oldukça manidar bulduğum bir sözünü sizlerle paylaşmak
istiyorum.
"İslamiyetten önce müslümanları tanısaydım,
müslüman olamazdım"
İslamiyet, öylesine güzel bir din ki ve aslında bu
dünyaya müslüman bir ailenin evladı olarak gelmek öylesine bir şans ki; kolay
elde edilmiş olan herşey gibi; o da değerinin farkedilememesi ile
cezalandırılıyor. Eğer müslüman bir aileye doğmuşsanız, otomatikman müslüman
olacaksınız demektir ki; bu, Kur'an-ı Kerim'i çok uzaklarda aramak zorunda kalmayacaksınız
anlamına gelir. Çünkü her müslüman ailenin evinde en az bir adet bulunur bu kutsal
kitap. Ne büyük bir şanstır bu esasında. Ama ne var ki; insanoğlu, sahip olduğu
değerlere hep hoyrat davrandığı için olsa gerek; çoğu müslüman evladı da, bu
mucizevi kitabı öğrenmeyi ve müslüman olmayı, namaz surelerini ezberleyip,
perşembe geceleri ve cenazelerde Yasin okumaktan ibaret sanmakta.
Benim uzun süredir gözlemlediğim ve üzerinde
düşündüğüm bu konu üzerine yapılan bir araştırmanın sonuçları, durumun
vehametini çok açık bir şekilde ortaya koymakta. Araştırmaya göre; Kuran 'da en
çok okunan sureler, Yasin, Mülk ve Vakia.
Kuran'ı neden okuyorsunuz diye sorulan sorulara
verilen cevaplara baktığımızda ise oranlar şu şekilde karşımıza çıkıyor; cevap
verenlerin %89'u ölmüş anne babasının ruhuna göndermek için, % 8 i benim de anne
babama okur musun diyen yakınları için, % 2 si de kırk bir Yasin okunurken
takip edenlerden oluşuyor. Kuran'ı anlamak için okuyanların sayısı sadece %1.
Yapılan başka bir araştırma ise; ilahiyat
fakültesinde okuyan 267 kişi üzerinde yapılmış. Sorulan, "İlahiyat
fakültesinde Kur'an mealini baştan sona okudunuz mu?" sorusuna, ankete
katılanların verdiği cevaplar incelendiğinde ortaya çıkan sonuç çok
düşündürücü, zira; sadece %38,9 u okudum cevabını vermiş. Çarpıcı olan bir
diğer sonuç ise; evet cevabını vererek bu %38’lik oran içine giren
öğrencilerden sadece üç tanesi Kur'an mealini birden fazla okuduğunu belirtmiş.
Kur'an- ı Kerim'in bir kez okumakla anlaşılamayacağı
gerçeğinin yanı sıra, Kur'anı öğretmek üzere mezun olacak bu öğrencilerin bu durumda
olmaları islamiyet ve müslümanlık için çok endişe verici.
Kur'an beni öylesine hayrete düşüren bir kitap ki ;
bazen bu kitap için yeterince çaba sarfetmetmediğim için kendime kızmaktan
kendimi alıkoyamıyorum. Kur'an bize geçmiş, gelecek her türlü konuda bilgi
vermekte ve henüz bilmediğimiz ve açıklanmamış sırları ayetlerinde apaçık
gösterdiği halde yanlış ya da eksik yorumlayabiliyoruz. Örnek verecek olursak;
Neml suresi der ki;
"Dağları görürsün de, onları donmuş sanırsın;
oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her şeyi sapasağlam ve
yerli yerinde yapan Allah’ın sanatıdır (bu)." (Neml Suresi, 27/88)
Yasin suresi 40.ayette ise;
“Ne Güneş Aya yetişir, ne gece gündüzü geçer. Hepsi
bir yörüngede yüzer, gider.” denmektedir.
Ve, Enbiya suresinin 33.ayetinde,
“Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ayı yaratan da O’dur.
Bunların herbiri bir yörüngede yüzmektedir.” denir.
Oysa Kuran yeryüzüne gönderildiğinde ne dünyanın
yuvarlak olduğu, ne de kendi etrafında döndüğü bilinmekteydi. Bilim ilerledikçe
bulmacadaki boş kareler yerine oturtuldu ve Kuran'ın verdiği mesajların
şifreleri çözülebildi. Kim bilir daha nice bilmezliğimizden mütevellit eksik,
yanlış yorumlamalarımız var ve kim bilir birgün Kur'an ın bize şuanda elimize
aldığımızda dahi söylemeye çalıştığı şeyleri, sırları başka yollardan çözdüğümüzde
anlamış olacağız. En azından bu inanılmaz kitabı gelişmişliğimiz yettiği
kadarınca anlamaya çalışsak ne kadar farklı bir dünyada yaşıyor olurduk belki
de.
Yazımın başında sorduğum iki sorudan ikincisinin
cevabını naçizane bilgilerimle cevaplayıp huzurunuzdan çekiliyorum efendim.
Yasin suresi toplam 83 ayetten oluşan ve bizlere, ilk
üç ayette Kuranın niçin gönderildiğini, devam eden 29 ayette Allah'ı ve islamı
insanlığa anlatırken daha önceki resullerin başına gelenler, Hz Muhammet'in
görevinde yapması gerekenler ve inanmayanların başına gelmiş ve gelecek
hadiselerden bahsederek, 33.ayetten itibaren, Allah'ın varlığını işaret eden
evrendeki tüm olan bitenden bahseden ve sonunda da Allahın varlığının ve
birliğinin altını çizerek "hepiniz O'na döndürüleceksiniz" diyen,
uzun ve oldukça hikmetli bir suredir. Tabii, anlayana, anlamak isteyene.
Sevgi ve merhametle kalın.
aybike tuba
- Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 52:1(2011), syf. 157
Arapça, Kuran'ın müteşabih ayetlerini,kriptolarını ve holgoramik yani hareket eden, dinamik yazım tekniğini taşıyabilmek için özenle yaratılmış bir dildir. Bu gün Arablar'ın dil bilimi üzerien ihtisas yapanları dahi dile yaklaşık %60 oranında hakim olabilmektedir. Halk'ın ise eğitimli olanları Arapçayı ancak %20 oranında konuşabilmektedir.
YanıtlaSilMüteşabih ayetler, Kuran'ın evrenselliğini, zamansızlığını ve düzlemselliğini taşırlar ki bakara Suresi, müteşabih ayetlerin varlığını bir de örnek vererek anlatmıştır.
Kur'an kat kat okunacak, düzlemsel bir metindir ve derinliğini buradan alır. Tasavvufdan yakinen tanıdığımız "Allah sevgisi" Kuran'ın sevgi düzlemine vakıf olabilmenin sonucudur.İlk düzlem, korku düzlemidir ki, düşük tekamül basamağındaki insanlar Allah'ı, sistemi, sevebilme farkındalığına erişineye kadar Allah korkusu düzleminde öğreti görürler.
İnsanların Kur'an ve Allah'dan korkması,düşünmeye, sorgulamaya çekinmesi onların gelişmesini engeller.
örnek vermek gerekirse, bir sureye de adını veren "alak" müteşabih bir kelimedir ve "kan pıhtısı olarak çevrilir. Halbu ki kelimenin bir diğer anlamı da "sevgi"dir.
Kur'an, kendisini zamana meydan okuayacak şekilde korumaya almış, ancak belli mertebelere ulaşan kişilere ilim ve hikmetlerinden ufak tiyolar vermiştir.
Çok önemli olan ve, tekamül felsefesiyle, Kur'an ın insandan ne beklediğini anlatan bir ayet incelenmeye değerdir.
Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve "deve" iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız.”(Araf, 7/40)
Arapça da "deve" kelimesinin sesteşi'nin "halat" olması başlı başına bir mucizedir ve halat'ın iğne deliğinden geçmesi için incelmesi gerektiğini, yani nefsinin ona fısıldadığı kötülüklerden arınması gerektiğini anlatmaktadır. Oysa ki, korku düzlemindeki birisi: "bir deve iğne deliğinden geçemez, demek ki cennete girmek imkansız" diye düşünmekten öteye geçememektedir.
Örnekler çoğaltılabilir..Denizler mürekkeb olsa Allah'ın kelamını yazmakla bitiremez demiş yine bir ayet..
Yazınız için teşekkür ediyorum. Son derece önemli noktalara, akıcı bir anlatımla dikkat çekilmiş.
İslam bir felsefedir ve doğru yerden bakılırsa insan'a sonsuz mutluluğun kapılarını sonuna kadar açacaktır.
Her Hangi Bir İnsan
İslamın ilk emrinin "oku" olduğunu düşünecek olursak, yazılanların önemi bir kat daha artıyor. Okumaktan kastedilenin salt bir metnin okunmasından ziyade elbette onun lisanı halinin anlaşılması, idrak edilmesi de tadbike geçilmesi olsa gerek. Ancak pratikte bunun pekte istenen düzeyde olmadığını gayet net bir şekilde ifade etmişsiniz. Bu nedenle bildiğimiz ancak göz ardı ettiğimiz bu gerçeğin hakkıyla ifası için elden geleni yapmak lazım şüphesiz.
YanıtlaSil