Londra’da “Ölümden önce yaşam” isimli bir sergi açan ünlü ressam Walter Schels
ölümcül hastalığa yakalanmış olan modeller kullandı. Onların ölmeden önceki ve
öldükten hemen sonraki hallerini
resmetti. Bunun sebebi olarak da The Guardian’a şunları söyledi: “Sona
ulaştığınızda her türlü yalandan sıyrılıp, daha önce hiç olmadığınız kadar
gerçek oluyorsunuz. Bir fotoğrafçı olarak ben de “yalan olan herşeyden
sıyrılmış” bu yüzlerin resmini çekmek istedim”. Bu resimlerden oluşmuş videoyu
bir sosyal paylaşım sitesinde izledim. Klibin sonunda; ne bir keder, ne
bir ışık, ne bir umut, ne bir acı, ne bir hayat kalmadı şimdi. Konuşur sadece
sadece ölüm... diyordu.
Her insan hayata başka bir şey
söylüyordu. Ortak noktaları yakın bir zamanda ölecek olduklarını bilmeleriydi.
Gitmeden önce az kalan zamanlarında, arkalarında bırakacakları görüntüleriyle
nasıl yaşadıklarını, onlara neyin kaldığını ve yanlarında neler götürdüklerini
zihinlere kazımak istiyor gibiydiler. Kimisinin yüzünde alaycı bir ifade vardı;
hayata mı ölüme mi meydan okuyor bilinmez... Bazıları kendilerini bekleyen
sondan dolayı kederliydiler; belki de yaşamaya doyamamışlardı. Daha yapacak çok
şeyleri olmalıydı. Kimilerinde bir küskünlük; Tanrı’ya inceden bir sitem
gönderiyorlar sanki. Bu hastalık neden beni buldu diyen bir isyan ya da...
Bazısında endişe; belki ardında bırakacakları için. O olmadan yaşayamazlarmış
gibi. Ya da ahiret inancı ile kendilerini bekleyen sorgulanmadan ve
akıbetlerinden endişeliydiler kimbilir... Yüzlerinde herşeye rağmen gülümseyen bir
ifade olanlar da vardı; bunlar hangi yaşta olursa olsun kaderleriyle barışık yaşamış, verilmiş olanlarla yetinmeyi
bilmiş, şimdi kendilerini bekleyen sondan emin olmanın huzurunu duyuyor
olmalıydılar... Kızgın olanlar da vardı elbette; en çok hayatı paylaştıkları
insanlara mı kendilerine mi bilinmez kızgınlıkları, ama kavgaları bitmemiş gibi görünüyordu... İnançsız
bakışlar da vardı; öleceğine inanmayan, ölümü kendisine yakın getirmeyen ya da
ölümle yüzleşmemek için yok sayan... Göremediğim tek şey acıydı... Izdırap
çekiyor olmanın acısı... Acaba yüzlere
bu ifadeleri yansıtan oydu da suçu başkalarına yıkmak için saklanmış mıydı...
Yoksa insan olmak ızdırap çekmekten çok daha fazlası mıydı?
Ve gittiler... Bazısı günler, bazısı
aylar sonra... Hayata gözlerini yumdu ifadesi kullanılıyordu sıklıkla... Sadece
gözlerini mi yumdular? Beden, ruhun
üzerine giydirilmiş bir elbise olmalıydı... Ruh bedeni terkettiği andan
itibaren tenler cesetlere dönüşmüşler, insan olmaktan çıkmışlardı. Yüzlerdeki
bu ölü ifadenin ölmeden önce her nasıl
olur olsun herbirinde aynı olan o donukluğun başka bir açıklaması olamazdı...
Evet donuktular... Ölümün nasıl birşey olduğunu, o anda neler yaşadıklarını,
nasıl karşılandıklarını da tıpkı hayatları gibi
saklamaya kararlıydılar. Bu da Yaratıcının bir sırrı olmalıydı...
“Yakın bir zamanda ölecek olduğunu
bilmek nasıl bir duygudur”, diye sorarken zihnim, yüreğim cevabı onun gibi bir soru ile veriyor:”
Öleceğini bilmeyen tek bir insan evladı var mı bu dünyada”... O halde insan
olmak ölümcül hastalığa yakalanmış olmak değil de nedir?
fatma atıcı
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
1- Yaptığınız yorumun hakaret içermemesine dikkat ediniz.
2- Yayınlanacak yorumlarınızın yazı ile alakalı olmasına özen gösteriniz.
3- Yazım ve dilbigisi kurallarına dikkat ediniz.
4- Yukarıdaki kurallardan herhangi birine uymamanız durumunda, yorumunuz yayınlanmayabilir.